Sunday, September 18, 2016

Çocukluk

Lev Nikolayeviç Tolstoy
İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren : Ayşe Hacıhasanoğlu









Tolstoy'un Çocukluk, İlkgençlik ve Gençlik kitaplarını İş Bankası Yayınları, Ayşe Hanım'ın çevirilerinden okudum. Kesinlikle iyi ve özenli çeviriler. Elinize sağlık Ayşe Hanım... Ayşe Hanım'ın Rusçası da iyi, Türkçesi de iyi.


Özellikle "Çocukluk" çok okunası, çok lezzetli bir kitap. Bu vesile ile herkese öneririm.

Bütün Öyküler

Anton Çehov
Cem Yayınları
Çeviren : Mehmet Özgül

Abdullah Gül'ün dediği gibi "insan hayret ediyor". Baksanız, ödüllü bir çevirmenmiş Mehmet Bey, Genelkurmay'ın Rusça çevirmeni imiş, vs. Edebi bir eseri çevirmek başka bir konu oysa, bunu nasıl anlatmalı?

Ben Mehmet Bey'in çevirilerine baktığımda "herhalde hiç Rusça bilmiyor, başka bir dilden çevirdi" diye düşünmüştüm. Türkçesi zaten kötü, onu kabul etmiştim. 
Sayısız örnek verilebilir, burada sadece bir tane yazacağım: Kunduracı ve Şeytan, Çehov'un meşhur hikayesi. İlk paragrafın Mehmet Bey çevirisi: 

"Noel'den önceki gece. Kunduracının karısı Marya sıcacık fırının üstüne yatmış, horul horul uyumakta. Lambanın gazı bitmek üzere, ama Fiodor usta hala harıl harıl çalışmakta. Ona kalsa işi çoktan bırakıp sokağa çıkardı, gelgelelim bir çift çizme ısmarlayan Kolokolnaya Sokağı'ndaki müşteri bir gün önce ona uğrayarak bir güzel haşlamış, Noel sabahı çizmeyi bitirip vermesini söylemişti." 

Anlatım bozuklukları çevirmene ait. Müşteri kimi haşlamış, patatesi mi? Ama ve hala çalışan usta? Özgün metinde "ama" yok. Dolaylı tümleç ve nesne yanlış yerde. Doğrusu (x sokağında y ısmarlayan müşteri) insan isyan ediyor, yav altı üstü "Noel arifesiydi." diyeceksin, "Noel'den önceki gece" nedir ya?? Mehmet Bey, bunu kompozisyon olarak yazsa, benim okuduğum lisede sınıf geçemezdi. Bu kadar basit...

Paragrafın orjinali: "byl kanun rozhdestva. mar'ya davno uzhe khrapela na pechi, v lampochke vygorel ves' kerosin, a fedor nilov vse sidel i rabotal. on davno by brosil rabotu i vyshel na ulitsu, no zakazchik iz kolokol'nogo pereulka, zakazavshiy yemu golovki dve nedeli nazad, byl vchera, branilsya i prikazal konchit' sapogi nepremenno teper', do utreni." 

internetten bulduğum gayet düz ve başarılı bir ingilizce çeviri: 
"It was christmas eve. Marya had long been snoring on the stove; all the paraffin in the little lamp had burnt out, but Fyodor nilov still sat at work. He would long ago have flung aside his work and gone out into the street, but a customer from Kolokolny Lane, who had a fortnight before ordered some boots, had been in the previous day, had abused him roundly, and had ordered him to finish the boots at once before the morning service."

İngilizce çeviri ne kadar iyi fark ettiniz mi? Su gibi. Mehmet Bey'in anadilimde yazdığı şeyden daha iyi anladım ne olup bittiğini. Bu fark bizim edebiyatımız ile İngiliz Edebiyatının güncel durumu arasındaki farktır belki de... Yapacak bir şey yok.


Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi

James Joyce
İletişim Yayınları
Çeviren : Murat Belge



Murat Belge önemli ve değerli bir insan olabilir, çok da tanımam. Joyce çevirisi bence perişan. Kral çıplak.

Yav, bir kitabın başlığı yanlış çevrilir mi? Kitabın başlığını olsun, doğru, güzel çevirmelisiniz Murat Bey. "A portrait of the artist as a young man" cümlesinin Türkçe'deki karşılığı net olarak: "Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi"dir. Bunun dışındaki sıralamalar yanlıştır. Bu kadar basit. Temel dilbilgisi bu. Lise 2'de gösteriyorlardı eskiden. Neyse ki, bu eseri doğru başlıkla çeviren başkaları var, okuyacaklara diğer çevirileri öneriyorum. Bundan iyidirler herhalde. Kitapta genel olarak Türkçe bozuk.

Bir de Murat Bey "kargaşalık" diye bir sözcüğün var olduğunu sanıyor. Öyle bir sözcük yok Murat Bey. 

Sineklerin Tanrısı

William Golding
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren : Mina Urgan


İyi bir çeviri. Kitabın başlığını biraz cesur davranıp "Sineklerin Efendisi" olarak çevirseydi, 5 yıldız verirdim. Kitapta bence atfedilen şey daha çok "master" anlamındadır. Referans verilen baal-zebub'un anlamı da "sineklerin efendisi"dir. Baal Fenike tanrı adlarının önünde sıfat olarak yer alıyordu. "Ulu, büyük" gibi anlamları var, tanrı anlamına gelmiyor.

Mavi Tilki

Sjön
Doğan Kitap
İngilizceden Çeviren : Omca A. Korugan


Fazla söze gerek yok, kitabın ilk cümlesi:
İngilizce Çeviri:  "Blue foxes are so curiously like stones that it is a matter for wonder"
Omca Korugan Çeviri: "Mavi tilkiler öylesine şeytanice benzerler ki taşa, büyülenir insan"


Omca kardeşim: Türkçe'de "şeytanice" diye bir sözcük yok, "şeytanca" diye bir şey var. Şeytani denen (Seyfettin'in tabiri ile) "hastalıklı" türetme, şeytanca ile aynı. Şeytanice, şeytancaca oluyor. Kitabın tümünde Türkçe bozuk. Çeviri yapanlar sanıyor ki: "İngilizcem, Almancam, vs. çok iyi, ben bu çeviriyi yaparım". Arkadaşım Türkçen zayıf ama... Bence Türkiye'de kitap okunmamasının bir nedeni de (en önemlisi değil elbette) kötü çevirilerdir. İnsanlar bu kitaplarda yazan şeyleri anlamıyorlar. 

Bunu zamanında üşenmedim, Doğan Kitap'ın editörüne yazdım. Bana cevabı şu oldu: "Bu kitabı çevirirken çevirmen Almanca çeviriden de yararlandı, çeviri bizce çok iyi". Güleyim mi, ağlayayım mı? Güldüm tabii... 

Karamazov Kardeşler

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Türkiye İş Bankası Yayınları
Çeviren : Nihal Yalaza Taluy


Nihal Yalaza Taluy, Allah rahmet eylesin, zamanına göre sade, modern bir Türkçe ile çeviriler yapmış. Peki iyi bir çevirmen midir? Çevirileri iyi midir? Hiç sanmıyorum... Örnek üzerinden gidelim: Karamazov Kardeşler, İş Bankası Yayınları. 1000 sayfalık kitap, sadece ilk 2 sayfadan örnekler veriyorum:

Kitabın ilk cümlesi: Nihal Bey çevirisi: "Aleksey Fyodoroviç Karamazov, tam on üç yıl önceki korkunç esrarlı ölümü bir zamanlar herkesin dilinde olan..." --> Orijinal metin "po tragicheskoy i temnoy" korkunç ve esrarlı ölüm. İngilizce çevirisi "his gloomy and tragic death". Çok basit değil mi? Metinde "ve" var ve olmalı. Olmayınca Türkçe de bozuluyor zaten. Bakın bu kitabın ilk cümlesi...

Kitabın ilk cümlesi devam: Nihal bey çevirisi: (hatta şimdi bile aramızda unutulmamış olan) -> orijinal metinde "pripominayemogo" kelimesi kullanılmış. yani "şimdi bile hatırlanan" diyor. "unutulmamış olan" ayrı bir şey, Dostoveyski "hatırlanan" yerine "unutulmamış olan" demek isteseydi, eminim derdi... İngilizcesi: "and still remembered among us". Gayet net. hatta ve bileyi bir arada kullanarak anlatım bozukluğu sınırlarında geziyoruz, ok.

İlk paragrafta: Nihal bey çevirisi: "Fyodor Pavloviç kafasız ... tiplerdendi. ... ama tekrar ediyorum: budalalığı yoktu." -> kafasız, ama budala değil. çevirinin patladığını buradan anlıyoruz. Yoksa ben de insan gibi roman okumak istiyorum. Böyle çevirilere falan takmış değilim. aldım elime kitabı vakit buldum, 1000 sayfa okuyacağım. lezzetli bir yemeğe oturmuş gibi. Ulan ilk sayfada tabaktan kıl çıkıyor. Şimdi bu adam, bu Fyodor Pavloviç denen herif, budala değil. ama kafasızın teki. Ne bu şimdi? Bakıyoruz, Rusça metinde "bestolkovogo". İngilizce "senseless". İngiliz çeviride "he was senseless, but not stupid" diyor, anlıyoruz bir şeyler. Bu tanımın (bestolkovogo) Türkçe karşılığı böyle öküz, odun, kaba-saba, anlayışsız adam demek, kafasız demek değil. Bizde kafasız aptalla çok benzer sıfatlardır. Yani çevirmenin kaliteyi göstereceği, zurnanın zırt dediği bir yer burası. Nihal bey doğrudan çakmış.

İkinci sayfa: Nihal bey'in cümlesi: "kızlarının çeyizi, drahoması yerindeydi; güzeldi, hem de bu bugünkü kuşakta sık sık rastlandığı halde, o zamanın kızları arasında henüz tek tük görünen canlı bir zekaya sahipti". --> cümlenin başı ile kıçı tutmuyor. Kızlarının çeyizi yerindeydi. Ok. Peki ne güzeldi? Çeyizi mi güzel? Zekaya sahipti? Kim? Net anlatım bozukluğu. orijinal metni vermiyorum, cümle tam böyle değil, çevirmen bir sadeleşme yapmış, onda sıkıntı yok. Ama dünyaca ünlü klasiği çevirirken lise öğrencisinin yapmayacağı anlatım bozukluğunu yapamayız. İkinci sayfada hiç yapamayız. lise öğrencisi bunu yapsa, zayıf alıyor, adam çeviri yapıyor, binlerce basılıyor. Herkes de alkışlıyor, inanılır gibi değil. Taluy'un çevirilerini öven yazılar görmüştüm internette. Kuzum siz nerenizle okuyorsunuz kitapları?

Kitabın Rusçası ve İngilizcesi:

Zanaatkâr

Richard Sennett
Ayrıntı Yayınları
Çeviren : Melih Pekdemir


Bu benim Sennett'in okuduğum ilk kitabıydı, çok da ilgimi çekti... Başka kitaplarını zorlansam da İngilizce okuyacağım. Melih Bey maalesef çok zayıf bir çevirmen. Bu kadar perişan çevirileri okumak mümkün değil. Sennett çevirileri zaten sıradan bir çevirmene uygun değil, birikimi yüksek, kültürlü insanların çevirmesi lazım. Şu "kültürlü" lafı hoş değil, biliyorum, ama gerekli olan şey tam da bu. Tek sayfadan örnek vereceğim:

Birinci Bölüm, sayfa 32. Önsözü saymazsak bu aslında kitabın 2. sayfası:
"Üçüncü bir zanaatkârı ise şehrin konser salonunda dinlemek mümkündür. Burada orkestra konuk bir icraatçıyla prova yapmaktadır: icraatçı orkestranın yaylı çalgılar bölümüyle takıntılı bir şekilde çalışır vaziyettedir. <...> Zanaatkâr bağlanılmış (angaje olunmuş) özgül bir insanlık durumunu temsil eder."

Burada Melih Bey "performer"ın Türkçesinin "icraatçı" olduğunu zannetmiş. İcraatın içinden... Nasıl bir icraat yapıyor acaba? Kitabın ana iskeletini oluşturan üç örnekten biri bu "icraatçı". Melih Bey, onun Türkçesi : "icracı". İcracı derseniz müzik camiası anlar, ama genel okura çok da bir şey ifade etmez. Burada çeviride uygun sözcük : "Konuk solist"tir. Çünkü solist orkestraya kapris yapıyor / yapabiliyor. Sıradan bir icracı değil o.

Çevirmenlerde genel bir sıkıntı var: "Specific" görünce yerine "özgül" yazıyorlar. Yapmayın arkadaşım, yazılan şeyi biraz anlamaya çalışın. Siz sonuçta bot değilsiniz, anlayarak çevirin, anlaşılmasını sağlayın. Şunu diyecek: "Zanaatkarlık, insanın bağımlılık içinde olduğu belirli bir durumu temsil eder." Ama onu diyemiyor, "Zanaatkâr bağlanılmış (angaje olunmuş) özgül bir insanlık durumunu temsil eder." diyor. Neden? Türkçe bilmiyor, ya da okuduğunu anlamıyor zaten, onu anlamak gibi bir endişesi yok, çevirmek gibi bir endişesi var.

5 üzerinden 1. Şunu da eklemeden geçemeyeceğim: Başlıkta "Zanaatkâr"da şapkalı a konulması zaten eksi. Şapkalı a kullanılması başlı başına bir tutarsızlık - hatta yanlıştır. Ayrıntıya girmeyeceğim. Diyelim koyacağız, o zaman metnin içindeki "hayal", "hal" gibi sözcüklerde neden kullanılmamış? Keyif o şekilde... Hep kullanılmış olsa, "muhafazakar kafa" deyip geçerdik, ama keyfe göre kullanılması yapılan işe saygı duymamanın bir ifadesi...

Geç edit: Bu kitabı sonradan zorlayıp, ortalarına kadar okudum. Hakikaten rezil perişan bir çeviri.  Bence onlarca değil, yüzlerce çeviri hatası, saçmalığı var. Kitaba el sürülmemesini tavsiye ederim...